Nazlı aylardan bir gün yine
Dolaştığım yerleri dolandım yine
Adımlarım aldırmıyor artık
Mazide yaşadığımız geçmişine
Gitmek istiyor o bildiği yere
Ayaklarım aklıma dur der, hele sen
Unutmuşsun deyip, koşar adımlarla gider
Şu ağacın altında seni öpmüştüm
Şu parkta otururken sana sarılmıştım
Yağmurlu bir gündü, elini tutmuştum
Koşarak bir saçağın altına sığınmıştık
Sırılsıklam ıslanmıştık,
sudan çıkmış balığa dönmüştük
Bedenimiz yanıyordu sanki,
birbirimize sarılmıştık
Başını göğsüme dayamıştın
Islak saçlarını okşamıştım
Hani şu deniz kenarında,
mendirek taşlarına oturmuştuk
Giderken simitçiden iki simit almıştık
kahkaların martıları tedirgin etmişti
kaşıma geçerdin elinde simit
Arkanda deniz ve martılar resim çekerdik
Sen bütün simitleri martılara atmıştın
Espiriyle elimdeki simidi alırdın,
yeme canım kilo alırsın derdin
Ben siirler okurdum sana...
Gözlerinde deniz mavisini görürdüm
Sonra ben;
Kafiye heybemden,
Bütün mısralarımı tüketirdim sana
Ah... gülüşlerin anlamlı vede öznesi olmayandı
Hayalimde ve karşımda, sen deniz ve matılardı
Şimdi havada;
Kambur, kambur, karamı kara bulutlar
Savurdu saçlarını o hain rüzğarlar
Gün batımı rengini verirken o mavi denize
Yıllar yılı beni çıkardın sen içinden
Cıkarıp beni, o deniz gözlerinemi attın
Yana yatmış kayık gibi
Ben orada batıp gittim
O tuzlu sularda yılarca
Tahtalarım çürüdü gitti
Kaynağını arayan duru su gibi, aradım seni
kendi peşinden koştum çığlığımın
Matılara sordum deniz, deniz seni
Size yine simit attımı deniz?
Bir tek allahın kulu duymadı, neden sesimi
Zülfikar GİRİŞ
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder