Zülfikar Giriş Şiirleri

Arama sonuçları

26 Kasım 2015 Perşembe

Sen ne zaman büyüdün çocuğum












Sen ne zaman büyüdün çocuğum
Hiç de duymadı hani  ruhum
Günler aylar hatta yıllar geçmiş
Sen ne zaman büyüdün çocuğum

Bazen çocukluğuna özenir de insan
Seyrederken onları paslı dünyandan
Kalkıp ta onlarla oyun oynaya sın gelir
Ben ne zaman büyüdüm çocuğum

Dünyayı Sevmek ve yaşamaktayız
Kim ne söylerse söylesin
Sen mavi benekli yüzlü çocuk
Sen en uzakta çocukluğum
Sen ne zaman  büyüdün çocuğum

Belki mavi gökte üşümüş bulutum
Yalnızlıkların ellerini tutarak yürümüştüm
Ayaz düşer ırmaklarıma donar sularım
Senin ismini biliyorsun, ben koymuştum
Sen ne zaman büyüdün çocuğum

24 Kasım 2015 Salı

Suların Doğduğu Yer























Suların doğduğu yerlere bak
Belkide  delice akan şu Fırata
Dahası şu kara toprağa bak
Nice zalim kıral var şu toprakta
Yoksa sendemi ölümsüzlüğü ararsın

Deli taylar gibi koşturursun bazen
Şu deli Fırat gibi niye coşarsın
Akıp giden şu hayatına inat
Ölümsüz aşkınımı oradamı ararsın

Seyyah olupta dolaşsanda bu dünyayı
İmece’nin dişlisinden kaçan buğdayda olsan
Sıra sıra tarlalarada ekilsende
Belki bir yaz güzünde kalkacak hazanın

Şurası çocuk günlerimin bahçesi
Çok eski çağlarda yaşamış bir demirci
Binlerce yılık belkide büyüktür macerası
Ateşin ve suyun sırrına ermiş kimisi
Bilki bu eyri yoldan geçip gideceksin

Bu köprünün başındaki yol kaybolmuş
Kimbilir buradan nice yolcular geçmiş
Yıllar yılı bir bilmezde yürümüş
Güneş bak, yine ufuğa ne güzelde yaslanmış
Belkide bu sabahı görmeden geçip gideceksin

Zülfikar GİRİŞ


17 Kasım 2015 Salı

Kalfetoros Meyhanesi





Seni görmüştüm
Kaşları keman.
Gerdanına inerdi siyah saçların
Kalfetoros meyhanesinde, şarkılar söylerdin.

İşte ben
Of; Böyle içmezdim!
O sokatan geçmeseydim
Sarhoşlara meze olmazdım!
Eğer ayık kalsaydım
Çok güzeldin oysa
O zengin zibidisiyle görmeseydim Seni

Ah,,
Oysa neler düşlemiştim!
Sıcacık bir yuvanın, hayalini kurardım
Olmasaydı bu sarhoş kafam.

Haklısın...
Ben bir sokak serseriyim!
Bütün çalıştıklarımı meyhaneye gömdüm
Artık işsizde kaldım!
Cebimdeki son parayıda harcadım.
hani kirayı bile ödeyemedim
Pılımla pırtımla sokağa atıldım
Yıkılası O ıslak kaldırımlarında yatarım kalkarım

Kalfetoros meyhanesi! ...
Ayaşların sokağında
Ah kaşları kemanım! ..
Oynattığın kirpiklerini kalbime sapladın
Seni tekrar göreceğim diye
Bu sokaktan ayrılamıyorum

Zülfikar Giriş

Haya


















Bir rüzgâr ki poyraz eser
Dal kılır yen içinde kalır
Bir yaprak ki sonuna kadar direnir
Sararınca savrulur rüzğarlarda
Bir insan ki el pençe divan durur
Onur haya dildedir dil ziyanda
Eğilip bükülür sureti
Gölgesi bile utanır terk eder kendisini
ve hayatı talan edilmiş birde sevinci
Meşelerin çınarların kökleri eşelenmiş
Bir martı ağlar  balık için
Bir vapur bağırır neden acı acı
zaman olur ki su çürür
Deniz yanlız, denizde yanlız,
kalır yosun kokusu


Züfikar Giriş

Hasret Olsun


Bir şarkı çalın, sevdadan yana
Bir söz söyleyin içinde sevdiğim olsun
Bir şiir yazın içinde onun sözleri olsun
Karanlık yollarda ışığım olsun
Çıkmaz sokakta adresim olsun

1997 Hasret.
Zülfikar Giriş

BİR TANEM



Hayat önüme engeller çıkarsada
Hasret zincirini geçirsede boynuma
Aşılmaz dağlarla çıksada yoluma
Aşar da  gelirim inan bir tanem

Azrail bana engel olsa
Bahçemde sensiz  güllerim solsa
Tutmasa dizim kör olsa da gözlerim
Koşarda gelirim inan bir tanem

Adını dilimden düşürmem bir an
Senin hasretine dayanır mı bu can
Akmasada bedenimden bir damla kan
Yaşarda gelirim inan bir tanem






Bir Kente Yitirilen Kara Gözlü Çocuklar


Bu kente eğilmez başım gibiydi bulutlar
hüzün karçiçeği gibi açarken karanlıklar
Uzaktık bozkırlarda ellerin nerede
bir serçe haberini getirdi bize
Bir rüzgar şaçlarımızı okşadı hafif hafif
İntihar süsü verilmişti bütün sokaklar
Her duvar deliğinde çıngıraklı yılanlar
Merak etme canım türk polisi yakalar
Avucunun içi gibi, göbeğini kaşır hırsızlar
Nerede bu kayıp kente, o gözü kara çocuklar
Umutlarki kara bir lekeye döner
Ulu orta dönüp dolanırda, dolanır
kuyruk takipcisi uludukça ulur itler
İknaya çalışılar dost görünende, görünen,
tiraj tv köşebaşı-cı faişeleri
Sonra gri gecelerde intihar ederler
Bir mısra doğruyu sıkar /şiir gibi beyinlerine
Dikenli tellerden gül bitmesini beklerler
öfkeli çırılçıplak gerçek zamanlarda
kara boğa gibi kırmızı gözlerle burnundan soluyan
Oyuna dalmış çocuklar gibi, acıkınca kendinin farkındalığına varan
Her çocuğun gelişim dönemi vardır
İlk okuduğu şiiri unutmaz mesella, okuduğu kalabalığa
Ve bizki kimi zaman yağmurlarla ıslanan, mahzun çocuklardık
Arka mahallerde belediyenin açtığı bulanık çamurlu suyunda yüzerdik
kimi zaman, deryalar taşlara dizleri gibi vururda, yer gök ağlardı
analarımız ağlardı, biz boğulurduk çamurlu suda
Biz mülteciydik kimi zaman, kimi zaman arka mahalleli çocuklardık
kimi zaman gıcık olduğumuz bir amcanın ziline basıp kaçardık
Elinde sopayla bizi kovalardı 
Yakalamayınca öfkeli bir boğa gibi kudururdu, küfürler ederek geri dönerdi
Şimdi zifiri karanlıktayım seslenipte duyamadığın
Çorak tarla gibi seni süremediğim
Sağnak sağnak yağıpta kova kova içemediğin
Nerede çiçek açtımsa, kuruttuğun
kuruttun afferin sana, afferin

Zülfikar Giriş

Anı Yaşa

Geçmişe takılı kalma
bugün ziyan edip kaçırma
Çünki geçmiş ölmüştür
gelecek ise yeni doğandır
Geçmişten alacağın yok
ders alacağın var
geleceğe dair de planların var
İkisine değmez kafayı takma

Sen anıları değilanı yaşa

Adın Eylül Olsun












Adın eylül olsun
Sarı saçların hazanım olsun
Gözlerinden yağan yağmur
kurak yazlarımın
ıslanan toprağı olsun

Kim bilir;
şimdi nerdesin
Hangi aşkının teninine dokunmaktasın
Biliyorum;
unuttun beni
Kapattın bu sevdanın defterini
giderken bir elvedayı çok görerek

Söylesene;
Hiç arada aklına geliyormuyum
Bunca yaşadıklarımızdan sonra
Ben hâlâ kör
ve bir o kadar sağırım
söylenenlere ve gerçeklere
inanmak istemeyen bir zavallı gibi
Hayalinle yaşıyorum
Onlarla yolumu buluyorum

Belki artık seni unutmalıyım
Kalbime koca koca,
kara taşları basmalıyım
Ayaz vurmuş özlemlerimi
Hangi vakitte toprağa gömmeliğim
Ah seni nasıl unutmalıyım

Zülfikar Giriş


Ey İstanbul


Ne umutlarla yolcu idik senin evine
Her gün bir yerden göçtük geldik sana
Taşın toprağın altın dedik geldik sana
Gelmişiz onu anladık kalabalık sürgün yerine

Ey İstanbul tutunamayanların şehri
Ağlayarak gelenlerin himaye ifşa hı
Türkülere sebep edilen bir şehirken
kirletilmiş bir kız gibi intihara meyillisin

Ah İstanbul hep bir kargaşalara
Hep bir sahne'sin kavgalara
Boğaz tarafından esen camdan
hep  bir koşuşturma rüzgarı'sın

Sen ki yağmalanan parsellenen bir kent
Bu bana oluyor büyük bir dert
Nefes alınmaz betonundan neminden
Bir ağacın bile kalmamış altında soluklanan

Çok geçirdim ben içimden bazen
Geçip gitsem buralardan senden
Göğe kanat çırpan özgür kuş gibi
Bir bilsem hangi yöne uçup gideceğimi


Zülfikar Giriş

14 Kasım 2015 Cumartesi

Duvarlar Bana Düşman






































Sanma beklerim seni
kalırım sanma
burada büzülüp seni
Süzülüp tüm endamıyla gidişinle

Yollar yürürken aşımış hüzünlü yollar
Onun aşkı birdenbire olmadı bende
Sen birden bire olmadın içimde

Hani geri dönsen…
Sonsuz gidişin gibi hiçliğin
Beni çıkardığın içimdeki yerde
Ayrıklığın ipini yine geçiriyor eline
Boynuma ilmek ilmek dolandırıyor
Sensiz tütün emerken dudaklarım

Pişman olmadım asla
seni sevdim diye
Bir bilsen nedir diye
Leyla ile mecnunu ölümsüz kılan
Acıları mıdır;
yoksa yitirdikleri aşklarımı

Kaç gündür yüzünü göremediğim sevgili
uzadı uzadı ya, hasretim
silinir sözcüklerim sen aklıma geldikçe
İncecik gövdeme sızan yağmurla sevişiyorum
Kıvrılan sokakların taş duvarları arasında yürüyorum
Duvarlar bana düşman

Zülfikar GİRİŞ


Mektup


Ellerimle yetiştirdiğim çiçekler
Terk etti beni yemyeşil bir yanlızlığa
Bir sabah kalktığımda adın bu değil deselerdi
Saşırmayacaktım...
Değişmekten mutlu olacaktım
Oysa ben kimseyi yanlız bırakmadım
Sırısıklam bir istanbul aşkıydı benimkisi
Deniz misafiri martılarının düş çığlığıydım
Ağır balıkçı teknesiydim tinerci çocuklarıyla
Cebimdeki son parayı onlara dağıttım
şavaştan nefret ettim, Barış dedim
Gazete ve dergi dağıttım..
Özgürlük sosyalizim dedim
İki göz gecekondu da yaşayan, gözleri deniz mavisi insanlara
İş yerinde işçi arkadaşları ayaklandırmışım
Patron işten çıkardı,,
Aylarca iş bulamadım
Eve ekmek dahi götüremedim
Kirayı ödeyemeğince evden altıldım
Sözcüklerin eşkıya olduğu zamanlardı
Yürüdüm ıslıklı kaldırımlarda gözlerim karaydı
yakarak gırimsi bulutları
Tutuklandım sorgulandım
Gbt den geçirildim
Bu şiirleri senmi yazıyorsun dediler
Ben yazdım körmüsünüz dedim
Senin okuman yazman varmı, diye dalga geçtiler
Var dedim, ya peki sizin
Sustular..
Karşı cevap olarak acımasızca copladılar
Buradan çıkınca kitap bastıracam dedim
Tabi buradan çıkabilirsen diye cevapladılar

Ve bir akşam üstü..
Gömdüm yüreğimi kara toprağa
Fışkırsın diye haykırışım
Şimdilerde ne yapıyorsun diye sormuşsun
Çıkınca taksim meydanında..
Yeni eski şiirlerimi yakacağım
Zülfikar Giriş

Yalansın


Benim görünen benim olmayan sevgili
Öyle soğuk. öylesine vefasızsın ki
Duvar yazıları kadar donuk söz gibisin
Ve öylesine söylenen cahilce sözler gibi
Burjuva resepsiyonlarında
Karışır kahkahalara cılız sesim

Can çekişir yüreğim, can çekişir
Oysa benimle olmasan da, benim olsaydın
Söylediğin ve yazdığın şiirlere, laik kalsaydın

Oysa sen, ban başka dünyalarday dın
Benim adımın anılmadığı yerde
Boğulup gittiğin, şanpan ya kadehlerinde
İşte söylediğin her şeyin yalan
Aşkın ve yaşadığın dünya gibi

Zülfikar Giriş
1997

Tercih


5 Kasım 2015 Perşembe

Demek Susmak Ve Durmak Düştü Bize

karpit labalarının ışığı sızıyordu
toprak damlı evlerin mavi pencerelerinden
şimalle yarışırdı sanki onun yansımasıydı

saçının telinden uçuşan seçe kuşlarıydı
gülüşüyorlardı tan vakti ağarırken nehir kıyısından

demek susmak ve durmak düştü bize ip-ince
kırlangıçların göç vakti mevsimince
kader diye sundukları kayanın kara yosununa
uzanmak düştü bize tan vakti ha...
demek göknar kargasına teslim çam kozalakları

bizi dev dalgaların kucağından uyandıracaktı
elem verince kalbimizdeki o zehirli hakikat''
yalnızlık yazgısı gizmimiz’mıydi yoksa kaderimiz’mi
yada suskunluğumuz mıydı ki
kirlenmiş sevinçler sızar kırılmış ışıklardan içeri

ülkemin aydınlık sabahları olmadıki yitirsin
eylü'lün sarışın yaprakları döküldü şapır şapır
kapıyı çalmadan aralık geldi paldır küldür,
zemheri güzü ile geldi hüznün bulutları hazır

yaşamak adına birşey kaldımıki yüreğinde
elem verince kalbimizdeki zehirli hakikat
şimdi karbondan bir kara bulut var gözlerimde
susuyorum, vede ağlıyorum tan vakti ip-ince 

demek susmak ve durmak düştü bize
belki yaşanılır ve unutulur,
unutulur bir zaman
kurşuni külrengi ışıklar sızarken kırık kapılardan

haydi şimdi İçinde bir karafil yak
çoban ateşi olsun dağlarında
çoban kavalının belkide içli tınsında
koy sevdanı orta yere
aşk için
hak için


Zülfikar Giriş