Zülfikar Giriş Şiirleri
Arama sonuçları
30 Ekim 2015 Cuma
Ben Seni Nasıl Unuturum
Seni candan seven benim
Aşkın uğruna ölen benim
Mecnun olur çöle düşerim
Ben seni nasıl unuturum
Bak şimdi bomboş ellerim
Sana sevgiyle bakan gözlerim
Hangi zamanı sensiz düşünürüm
Ben seni nasıl unuturum
Sensiz yok benim bir tek günüm
Günüm güneşim aydınlığım
Gecede ay yüzlüm yıldızım
Ben seni nasıl unuturum
Sensiz nefes almaz iken
Uykular bana haram iken
Her gece tanrıdan seni diler iken
Ben seni nasıl unuturum
Sevdiğim sen bir gül bahçesi'sin
ben kalmışım koca şehir ortasın'da
Bütün ömrüm sün sol yanım'da
Ben seni nasıl unuturum
Zülfikar Giriş
Apansız Ölüm
Sabahın bir kör vakti,
iç kanatan aşkın
ağlatırmıydı ölüyü
apansız gelen ölüm
ah onulmaz acım
ah onulmaz yaram
hangi yöne dönsem sen varsın
Zülfikar Giriş
iç kanatan aşkın
ağlatırmıydı ölüyü
apansız gelen ölüm
ah onulmaz acım
ah onulmaz yaram
hangi yöne dönsem sen varsın
Zülfikar Giriş
Sen Yoksun
''Seni ansam''
Dikene buyur eden bir gül olsam
''Yağmur olsam''
yağmura gebe gökyüzü kalsam
'Sen yoksun'
Sabahları okyanus olsam''
Elim yüzüm yosun
Ay ışığında yıldız seçsem sana
O yıldızlardan taç yapsam saçlarına
''Sen yoksun''
Güneşi arayan bir çiçek gibi
Tüm yeşilliğle mavi
Suya su kanamış serçe gibi
Yüreğim avucumda..
Yüreğim avucumda yüreğimde sen
''Sen yoksun''
Martıların göz yaşıymış deniz
Denize düşsem kalır ayak izim
İstirgiye kabuklarıyla yazdığım adını deniz
''Sen yoksun''
Bütün yasaklı şiirlerimi sana adfettim
İstimlak ettim bütün duvarları
İsminin baş harflerinden yazıyorum sana şiirler
Birazdan gelip beni alacak polisler
''Sen yoksun''
Bütün gün üsküdar sahilinde gezindim
Kız kulesine bakındım
Yaygaracı martılara simit attım
Yani seni yad ettim
''Sen yoksun''
'Sen yoktun'
Zülfikar Giriş
Hüzün Yüzüğü
Kirpiği balık kılçığı bir kadın
Simsiyah saçları, gecelerimin aydınlığıydı
Dilim tutulur, uçuklanırdı dudaklarım
Denizden çıkan taze balıktı sanki
Ona sevdiğimi söylerdim titreyerek
Rüzgarda üşüyen yaprak gibi
Onu el değmedik yerlerimde saklıyordum
Gül kuruturdu onun o dayanılmaz sıcaklığı
Üzerimizde masmavi mi, mavi bir gök
Dikensiz bir böğürtlen dalıydı memeleri
Ucu simsiyah yenmeye beklerdi beni
Hiçbir çocuğun elleri ve dudakları değmemiş
Sonra yıllar yılı tüm serçelerimi unutmuşum
Şimdi kim bilir hangi kollardasın
Nerde hangi çocuğu kucağında uyutursun
O böğürtlen memeleri kime emdirirsin
Parmağımda senden kalan saadece,
bir yüzük hüzün…
Şimdi şu parmaklarımın boynu bükük
Ateş böceği karankıkta sigaramın ucu
İsmin dudaklarımda seni çekerim içime
Tırtıl gibi kozasındayım ah ben nice
Tekrar kanatlanırmıyım bilmem ama
İç denizimde aç martılarım en yaman çığlığını koparıyor
Böyle bütün gecelerde gaip'ten sesini duyuyorum
Zülfikar Giriş
Hep Sen Vardın
Hiçbir şey yapamıyorum
bu kalbim ne kadarda hain
Ne yaparsam yapayım seni unutmaya
Yokluğunu anlatamadım ben ona
Ben oldum olası, sen vardın içimde
Çocukluğumdan beri sevdim seni
Seninle yeni bir aşk icat edelim,
Ömrümüz boyunca…
hep sen vardın, ki
ve yine hep sen ol
ve birde mürekkep ekmek
Ne roman ne hikaye
Şiir okursun o çift gamzenle
Her yağmur yağdığında
Saçım başım ve sen
Ben sana hep ıslak!
Zülfikar Giriş
Senin İçin
Güller açar bahar için
Güneş doğar karanlık için
Gökyüzü mavilenir sunalar için
Ben yaşarım senin için
Ateş şöminede yanar
Yağan yağmur neden yağar
Şimdi güneş açmış bahar
Benim kalbim hep sana yanar
Şiirleri şairler mi yazar
Arzu halleri katipler mi
Parlayan saçlar boş yere mi ağarır
Kahpe felekte bir gün ağlar
1997 Hasret
Zülfikar Giriş
Beni Yine Vuracaklar
Beni yine vuracaklar bildiğin yerde
yağmurlar göz yaşım, bulutlar mendilim olacak
parmaklarında serçeler uçacak maviliğe uçacak
beni yine vuracaklar bildiğin yerde
omuzuma bir ala karga konacak
toprak üzerime kapanacak
havayı yoksulun tütünü gibi çiğneyip tükürecekler
Beni yine vuracaklar bilidiğin yerde
Yeryüzünü kana buladılar kan soluyorum kan tükürdüğüm yerde
Yumruğumu sıkıyorum kantıyorum duvarları duvar kanıyor
Rüzgarda titreyen yaprak gibi titriyor ellerim kanıyor ellerim
Ne zaman aynaya baksam saçlarımın eksildiğini gördüm
Kıpkızıl gözyaşları gördüm kapkara ağrıyan gözler buldum
ki ağzımdaki karafillerin acısı daha dilimi yeni yakmışken
beni yine vuracaklar bildiğin yerde
gölgem düşer kalbindeki kederli yere
sağnak dudaklarım ardımdan bakan sensin
ve tükürüklü dudakların ağır yalan kokusu
suçlu bir çocuk gibi başımı önüme eğiyorum ağlıyorum
ağlamak bana yakışmıyor biliyorum yinede ağlıyorum
istersen çaresizlik, istersen basiretsizlik de
Ve bilinki sulhun ilk ışıklarını asla göremiyeceksiniz göremiyeceğiz
Zülfikar Giriş
omuzuma bir ala karga konacak
toprak üzerime kapanacak
havayı yoksulun tütünü gibi çiğneyip tükürecekler
Beni yine vuracaklar bilidiğin yerde
Yeryüzünü kana buladılar kan soluyorum kan tükürdüğüm yerde
Yumruğumu sıkıyorum kantıyorum duvarları duvar kanıyor
Rüzgarda titreyen yaprak gibi titriyor ellerim kanıyor ellerim
Ne zaman aynaya baksam saçlarımın eksildiğini gördüm
Kıpkızıl gözyaşları gördüm kapkara ağrıyan gözler buldum
ki ağzımdaki karafillerin acısı daha dilimi yeni yakmışken
beni yine vuracaklar bildiğin yerde
gölgem düşer kalbindeki kederli yere
sağnak dudaklarım ardımdan bakan sensin
ve tükürüklü dudakların ağır yalan kokusu
suçlu bir çocuk gibi başımı önüme eğiyorum ağlıyorum
ağlamak bana yakışmıyor biliyorum yinede ağlıyorum
istersen çaresizlik, istersen basiretsizlik de
Ve bilinki sulhun ilk ışıklarını asla göremiyeceksiniz göremiyeceğiz
Zülfikar Giriş
Bu Adam Neyi Anlatıyor
Bu ülkeyi tumturaklı yalana çevrenler
yalanla dolanla bu halkı soyanlar
yalanla merdiveni onar beşer çıkanlar
yalanla gariban gemisi yürümüyor
Bunlarmıki memleketi kurtaranlar
kuşağında tomar tomar para taşıyanlar
Renkli lambaları şatafatlı sarayları
Şuuru kapalı memo kime küfrediyor
Gece sert esiyor titretiyor rüzgarı
Bulutsu nefesi benbeyaz kış gecesi
iki büklüm elleri ağzında kesik kesik nefesi
Açlıktan ölüyor çocuklar
Tv de konuşan bu adam neyi anlatıyor
...........................................................
Zülfikar Giriş
yalanla dolanla bu halkı soyanlar
yalanla merdiveni onar beşer çıkanlar
yalanla gariban gemisi yürümüyor
Bunlarmıki memleketi kurtaranlar
kuşağında tomar tomar para taşıyanlar
Renkli lambaları şatafatlı sarayları
Şuuru kapalı memo kime küfrediyor
Gece sert esiyor titretiyor rüzgarı
Bulutsu nefesi benbeyaz kış gecesi
iki büklüm elleri ağzında kesik kesik nefesi
Açlıktan ölüyor çocuklar
Tv de konuşan bu adam neyi anlatıyor
...........................................................
Zülfikar Giriş
Sessiz Liman
Demir alma vakti geldi bu sessiz limanlardan şimdi
Çocuk gülüşler ki bende ayrılık sebebi
Mutlu gülüşler ki olmasada artık seyir defterimde
Zaman her eksildiğinde bizden bir parça alandı
Kum gibi süzülürken pamaklarımın arasından seneler
Doldurur dökülür kum saati yavaş yavaş,
doldurur boşlukları iyimserlik
Kağıtan gemilerimin sırtına
Simsiyah alçak gökyüzü altında bulanık kirli hırçın deniz
Acı yel bir fırtına şişi’rir yelkenlerini yakamoz sularında
Oysa bir sevdaya nişanlıydım okyanus sularında yolculuğum
Sen aşkı savunursun der bir şair elbet aşkı savunmalısın
Yakma efkarını yosunlara geceye lacivet yağar duyamazsın
Hele bir sabah selam dursun, selam versin, okyanus tutarsın
Sazanlar dalar kaçacak yer arar dalyanlığa soyunur orkinoslar
Sen aşkı savunursun sen bir şairsin elbet aşkı savunmalısın
Yakma efkarını yosunlara geceye efkar yağar duyamazsın
Demir alma vakti geldi bu sessiz limanlardan şimdi
Herkes çekip giderse ihanet kalır bilki
Martı telaşı oluşur metruk bir gemide panik defterinde
Bir mahalle baskısı bir buyruk Ses gibi
firafun yazıtlarından çıkma, nefesi köpük olur ve salyası
kudurur, kudururda köpürür kara yosunlu kara deniz
Zülfikar Giriş
Çocuk gülüşler ki bende ayrılık sebebi
Mutlu gülüşler ki olmasada artık seyir defterimde
Zaman her eksildiğinde bizden bir parça alandı
Kum gibi süzülürken pamaklarımın arasından seneler
Doldurur dökülür kum saati yavaş yavaş,
doldurur boşlukları iyimserlik
Kağıtan gemilerimin sırtına
Simsiyah alçak gökyüzü altında bulanık kirli hırçın deniz
Acı yel bir fırtına şişi’rir yelkenlerini yakamoz sularında
Oysa bir sevdaya nişanlıydım okyanus sularında yolculuğum
Sen aşkı savunursun der bir şair elbet aşkı savunmalısın
Yakma efkarını yosunlara geceye lacivet yağar duyamazsın
Hele bir sabah selam dursun, selam versin, okyanus tutarsın
Sazanlar dalar kaçacak yer arar dalyanlığa soyunur orkinoslar
Sen aşkı savunursun sen bir şairsin elbet aşkı savunmalısın
Yakma efkarını yosunlara geceye efkar yağar duyamazsın
Demir alma vakti geldi bu sessiz limanlardan şimdi
Herkes çekip giderse ihanet kalır bilki
Martı telaşı oluşur metruk bir gemide panik defterinde
Bir mahalle baskısı bir buyruk Ses gibi
firafun yazıtlarından çıkma, nefesi köpük olur ve salyası
kudurur, kudururda köpürür kara yosunlu kara deniz
Zülfikar Giriş
28 Ekim 2015 Çarşamba
26 Ekim 2015 Pazartesi
Adın Eylül Olsun
Adın eylül olsun
Sarı saçların hazanım olsun
Gözlerinden yağan yağmur
kurak yazlarımın
ıslanan toprağı olsun
Kim bilir;
şimdi nerdesin
Hangi aşkının tenini'ne dokunmakta sın
Biliyorum;
unuttun beni
Kapattın bu sevdanın defterini
giderken bir elvedayı çok görerek
Söylesene;
Hiç arada aklına geliyor muyum
Bunca yaşadıklarımızdan sonra
Ben hâlâ kör
ve bir o kadar sağırım
söylenenlere ve gerçeklere
inanmak istemeyen bir zavallı gibi
Hayalinle yaşıyorum
Onlarla yolumu buluyorum
Belki artık seni unutmalıyım
Kalbime koca koca,
kara taşları basmalıyım
Ayaz vurmuş özlemlerimi
Hangi vakitte toprağa gömmeliyim
Ah seni nasıl unutmalıyım
Zülfikar Giriş
Gönderen Zülfikar Giriş Şiirleri zaman:
|
Gönderen Zülfikar Giriş Şiirleri zaman:
24 Ekim 2015 Cumartesi
Ölüler Bizi Ayıplamasın
Ne dikenler örmüşüz gözyaşlarımızla
Bırakın doya doya ağlasın ankara
kağıt kara kalem kara
yazılmıyor ankara
Bırakın doya doya ağlasın ankara
kağıt kara kalem kara
yazılmıyor ankara
kırma sokak lambalarını bulutlar seni almasın
gözlerin serseri mayın
saçlarını savuran rüzgar yorgun
ölüler varsın mezarında rahat uyusun
ölüler bizi ayıplamasın
gözlerin serseri mayın
saçlarını savuran rüzgar yorgun
ölüler varsın mezarında rahat uyusun
ölüler bizi ayıplamasın
Zülfikar Giriş
18 Ekim 2015 Pazar
16 Ekim 2015 Cuma
Sen Deniz Ve Martılar
Nazlı aylardan bir gün yine
Dolaştığım yerleri dolandım yine
Adımlarım aldırmıyor artık
Mazide yaşadığımız geçmişine
Gitmek istiyor o bildiği yere
Ayaklarım aklıma dur der, hele sen
Unutmuşsun deyip, koşar adımlarla gider
Şu ağacın altında seni öpmüştüm
Şu parkta otururken sana sarılmıştım
Yağmurlu bir gündü, elini tutmuştum
Koşarak bir saçağın altına sığınmıştık
Sırılsıklam ıslanmıştık,
sudan çıkmış balığa dönmüştük
Bedenimiz yanıyordu sanki,
birbirimize sarılmıştık
Başını göğsüme dayamıştın
Islak saçlarını okşamıştım
Hani şu deniz kenarında,
mendirek taşlarına oturmuştuk
Giderken simitçiden iki simit almıştık
kahkaların martıları tedirgin etmişti
kaşıma geçerdin elinde simit
Arkanda deniz ve martılar resim çekerdik
Sen bütün simitleri martılara atmıştın
Espiriyle elimdeki simidi alırdın,
yeme canım kilo alırsın derdin
Ben siirler okurdum sana...
Gözlerinde deniz mavisini görürdüm
Sonra ben;
Kafiye heybemden,
Bütün mısralarımı tüketirdim sana
Ah... gülüşlerin anlamlı vede öznesi olmayandı
Hayalimde ve karşımda, sen deniz ve matılardı
Şimdi havada;
Kambur, kambur, karamı kara bulutlar
Savurdu saçlarını o hain rüzğarlar
Gün batımı rengini verirken o mavi denize
Yıllar yılı beni çıkardın sen içinden
Cıkarıp beni, o deniz gözlerinemi attın
Yana yatmış kayık gibi
Ben orada batıp gittim
O tuzlu sularda yılarca
Tahtalarım çürüdü gitti
Kaynağını arayan duru su gibi, aradım seni
kendi peşinden koştum çığlığımın
Matılara sordum deniz, deniz seni
Size yine simit attımı deniz?
Bir tek allahın kulu duymadı, neden sesimi
Zülfikar GİRİŞ
Dolaştığım yerleri dolandım yine
Adımlarım aldırmıyor artık
Mazide yaşadığımız geçmişine
Gitmek istiyor o bildiği yere
Ayaklarım aklıma dur der, hele sen
Unutmuşsun deyip, koşar adımlarla gider
Şu ağacın altında seni öpmüştüm
Şu parkta otururken sana sarılmıştım
Yağmurlu bir gündü, elini tutmuştum
Koşarak bir saçağın altına sığınmıştık
Sırılsıklam ıslanmıştık,
sudan çıkmış balığa dönmüştük
Bedenimiz yanıyordu sanki,
birbirimize sarılmıştık
Başını göğsüme dayamıştın
Islak saçlarını okşamıştım
Hani şu deniz kenarında,
mendirek taşlarına oturmuştuk
Giderken simitçiden iki simit almıştık
kahkaların martıları tedirgin etmişti
kaşıma geçerdin elinde simit
Arkanda deniz ve martılar resim çekerdik
Sen bütün simitleri martılara atmıştın
Espiriyle elimdeki simidi alırdın,
yeme canım kilo alırsın derdin
Ben siirler okurdum sana...
Gözlerinde deniz mavisini görürdüm
Sonra ben;
Kafiye heybemden,
Bütün mısralarımı tüketirdim sana
Ah... gülüşlerin anlamlı vede öznesi olmayandı
Hayalimde ve karşımda, sen deniz ve matılardı
Şimdi havada;
Kambur, kambur, karamı kara bulutlar
Savurdu saçlarını o hain rüzğarlar
Gün batımı rengini verirken o mavi denize
Yıllar yılı beni çıkardın sen içinden
Cıkarıp beni, o deniz gözlerinemi attın
Yana yatmış kayık gibi
Ben orada batıp gittim
O tuzlu sularda yılarca
Tahtalarım çürüdü gitti
Kaynağını arayan duru su gibi, aradım seni
kendi peşinden koştum çığlığımın
Matılara sordum deniz, deniz seni
Size yine simit attımı deniz?
Bir tek allahın kulu duymadı, neden sesimi
Zülfikar GİRİŞ
13 Ekim 2015 Salı
Koçero
Yaşadığım mahallede:
Koçero diye biri vardı
Ne şairdi nede ayyaştı;
Hep nazımdan şiir
okurdu
Bir gazete kağıdına
sarılı
Elinde hep birayla
gezerdi
Konuşurdu,
konuştukça konuşurdu
Yudumlarken birasını;
Artık kim varsa çocuk büyük
Başında toplanırdı onu
dinlerdi
Kimi zaman, yahu doğru
söylüyor:
Diye bazen bir uğultu
duyulurdu
Kimileri'de gülüp dalga
geçerdi
Yaşadığım mahallede:
Koçero diye biri vardı
Ne devrimci ne
ayyaştı;
Belki de zır delinin
tekiydi
Söylediklerini hep
dosdoğru söylerdi
Bir hafta sonu sabah, erkendi
Kahvahanede
oturuyordum
Yarıladığım çay bardağı vardı elimde,
Yarıladığım çay bardağı vardı elimde,
Oturmuş gazeteye göz
geçiriyordum
Haber geldi, koçeroyu
vurmuşlar
Fırladım yerimden koştura
koştura:
O yerde yatıyordu boylu
boyunca
Kalabalık toplanmış, duruyordu başında
Soğukmu soğuk, ayaz bir kışında
Eyildim dokundum kirli
sakalına
Sımsıkı göğsüne bastırdığı bira kutusu elinde
Gözlerimden iki damla
yaş düştü yüzüne
Beş mermi sıkmışlardı
ah…
O zavallı, kendi
halindeki adama
Zülfikar Giriş
Deniz Olacağız
Bir bahar sabahı yeniden
Tıklatınca kapını;
Topraktan bir çiçek gibi
Uzatacaksın başını
Gözlerimden damlayan yaşlar
Yağmur olup akınca sana
Emip boy vereceksin
Belki ben hep ağlayacağım
Çağlayan nehir gibi
Taki deniz oluncaya dek
Deniz olacağız
Söz veriyorum sana
Adın yazılacak senin
Yangına kanat çırpan
Bir beyaz güvercinin kanadına
Heybetle duran
Şu dağların karına
Biz ki yangınlarda kavrulmuşuz
Diller okusa da şu tarihinin kitabını
Okumakla bitirilmez hani
Kuşlara saçsak umutlarımızı
Yemekle bitiremezler hani
Onlar ki kan sıçratıyor maviye
Biz ki gökyüzünde mavi idik
Onlar yeşili soldurdular
Biz yeşil gözlü çocuktuk
Zülfikar Giriş
Tıklatınca kapını;
Topraktan bir çiçek gibi
Uzatacaksın başını
Gözlerimden damlayan yaşlar
Yağmur olup akınca sana
Emip boy vereceksin
Belki ben hep ağlayacağım
Çağlayan nehir gibi
Taki deniz oluncaya dek
Deniz olacağız
Söz veriyorum sana
Adın yazılacak senin
Yangına kanat çırpan
Bir beyaz güvercinin kanadına
Heybetle duran
Şu dağların karına
Biz ki yangınlarda kavrulmuşuz
Diller okusa da şu tarihinin kitabını
Okumakla bitirilmez hani
Kuşlara saçsak umutlarımızı
Yemekle bitiremezler hani
Onlar ki kan sıçratıyor maviye
Biz ki gökyüzünde mavi idik
Onlar yeşili soldurdular
Biz yeşil gözlü çocuktuk
Zülfikar Giriş
8 Ekim 2015 Perşembe
Afrikalı Çocuk
Hüzünleniyorsun
Hüzünlen meli
insan
İnsanım
diyen sesimiz, sesiz kaldı
Hani
o bilge tavrıyla gülümseyen dünya
Sana Afrikayı anlatacağım bir daha
o Afrikalı çocuğun yaşlı ellerini
bir
nehir gibi akan mühürlü gözlerini
Ölümle
randevulu oluşunu anlatacağım bir daha
Hüzünleniyorsun!
kanı
donmalı insanın
vede
bu hörgüçlü dünyanın;
İçimizden
biri ekmeğe
Vede
suya hasret, binlerce çocuk
O
çocuğu hatırlamalı,
Vede
kanadı kırık baharlarını
Hüzünleniyorsun!
Hüznü
yaşamalı insan
Yaralı
ve yoksul bir ülkenin şafağını
Milyon
dolarlık bombalar aydınlatıyor
Kinlerle,
nefretlerle, yağan kurşunlara bakıp ta
Bir
ölü neden hüzünlenir ki böyle
Hüzünleniyorsun!
Kahır
olmalı insan
Siz
tokken o çocuk ölümden geçiyordu
Şu
çarpan yüreğinden
Günahsızlaşan
bir sen isterdim senden
Dünyanın
öte tarafında sen, cenneti yaşıyorsun
Zülfikar
Giriş
Erkek Oruspuları
Başında ateşlerden bir yağmur
Şakırtısı ta içeriden duyulur
Porselen saksısında limon ağacının
Yanağına değiyor camdan sızan ay ışığının
Elleri ojeli erkek orospuları
Tanıdım sesinden kıvırcık saçları
Ağzını incecik kaşları gibi oynatır
Kıvırdıkca belini şarhoşları eritir
Ama ben hiç asidik rüzgarda uğramadım onlara
Savrulsamda ben oradan oraya düz ovalara
Isırılmış elmadır, tatsızlıkları
Salkım söğüt eğilse de dalları
Vitrinde sergilenen o meyhane godoşları gibiler
Güneşi örten kara bulut gibi bir ülkeyi örterler
Üzerinde kara ince tül giymiş, kadından bozmalar
Külliyen kül yalancıdırlar
Öldürerek güzelleştirdiklerini söylerler
Oysa bütün mavileri kurutup öğütürler
Tüm acıları..
Salıverirler inletir dağları taşları
Şah damarından dişle dikleri kanla beslenirler
Mağarada hapzedilmiş vampir gibiler
Tırnakları renkli ojeli erkek orospuları
Ev ev dolaşır umut dolu kucakları
Asitli sidikleri hiç bir halta yaramayan
Yaralı parmağa işeseler durmaz kanayan
Zülfikar Giriş
Şakırtısı ta içeriden duyulur
Porselen saksısında limon ağacının
Yanağına değiyor camdan sızan ay ışığının
Elleri ojeli erkek orospuları
Tanıdım sesinden kıvırcık saçları
Ağzını incecik kaşları gibi oynatır
Kıvırdıkca belini şarhoşları eritir
Ama ben hiç asidik rüzgarda uğramadım onlara
Savrulsamda ben oradan oraya düz ovalara
Isırılmış elmadır, tatsızlıkları
Salkım söğüt eğilse de dalları
Vitrinde sergilenen o meyhane godoşları gibiler
Güneşi örten kara bulut gibi bir ülkeyi örterler
Üzerinde kara ince tül giymiş, kadından bozmalar
Külliyen kül yalancıdırlar
Öldürerek güzelleştirdiklerini söylerler
Oysa bütün mavileri kurutup öğütürler
Tüm acıları..
Salıverirler inletir dağları taşları
Şah damarından dişle dikleri kanla beslenirler
Mağarada hapzedilmiş vampir gibiler
Tırnakları renkli ojeli erkek orospuları
Ev ev dolaşır umut dolu kucakları
Asitli sidikleri hiç bir halta yaramayan
Yaralı parmağa işeseler durmaz kanayan
Zülfikar Giriş
7 Ekim 2015 Çarşamba
Ne Acılar Misafir Ettik Bir Bilsen
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Zengin corafyada doğup sonrada
Yoksul büyümek nedir ya bilirmisin
Yazgıların dayısı gibi dayılanırken zaman
Boynumuzda vebali vardı eşkıya ağrılarının
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Zihni kana bulanmıştı öfke sayıklayan guruplar
Kirli ağızlarından küfürler saçarken
Tutuksuz yazgılar zift karanlıklar
Dökerdi bulutsu teleğini bütün mumlar
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Belki bir namlu beynimi dağıtacağını bilerek
Çapraz duran silahların kara gölgesinde dururduk
Elleri soğuktan ağzına götüren çocuktuk, elimizde ekmek
Birazdan başlayacak şu saate: ayarlı benim infazım
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Bir kursunla canına kıyılan
Çoğalmasını bilen bir babaydı
Bazen hüzün ama kar çiçekleri gibi açardı
Yaşamak görev derdi bu mavi göğün altında
Zülfikar GİRİŞ
Zengin corafyada doğup sonrada
Yoksul büyümek nedir ya bilirmisin
Yazgıların dayısı gibi dayılanırken zaman
Boynumuzda vebali vardı eşkıya ağrılarının
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Zihni kana bulanmıştı öfke sayıklayan guruplar
Kirli ağızlarından küfürler saçarken
Tutuksuz yazgılar zift karanlıklar
Dökerdi bulutsu teleğini bütün mumlar
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Belki bir namlu beynimi dağıtacağını bilerek
Çapraz duran silahların kara gölgesinde dururduk
Elleri soğuktan ağzına götüren çocuktuk, elimizde ekmek
Birazdan başlayacak şu saate: ayarlı benim infazım
Ne acılar misafir ettik bir bilsen
Bir kursunla canına kıyılan
Çoğalmasını bilen bir babaydı
Bazen hüzün ama kar çiçekleri gibi açardı
Yaşamak görev derdi bu mavi göğün altında
Zülfikar GİRİŞ
Ben Kendimi Sana Adadım
Senin sevgin sadece seninle
Gözlerim ağlamaklı sensizlikte
Kimseye derdimi dökemem
Kimseye seni sevdiyimi söyleyemem
Ancak yalnızca sana söylerim
Ben kendimi yanlızca sana adadım
Hani herşey seni sevmekle başladı
Ellerin ilk sadece senin ellerine değdi
Gözlerim ilk gözlerine baktı
Hatırlarmısın hırsızlama öptüğüm
Ve ansızın titreyen bedenine sarıldığım
Ben kendimi yanlızca sana adadım
Ben hep hayalinle konuşurum
Onunla yaşar ve onunla sevişirim
Gece olunca bir başka çöker içime
Anarım seni anarım her nefeste
Yastığa sarılır uyurum sen diye
Ben kendimi yalnızca sana adadım
Rüyamda görürüm seni o özlemle
Kavuşmasada ellerim ellerine
Ben seninleyim…
Sen benim olacak mısın
Tekrar bana canım diye sarılacakmısın
Ben kendimi yanlızca sana adadım
Zülfikar GİRİŞ
Bana Yağmurlar Anlattı Seni
Çatırdayan yüzlerin buzlu ifadesi
Kayalarla taşlarla didiştik
yanlız bir kuşun kanat çırpınışında,,
nehirleri gömdüyün yüreğin
Ateşten bir güldün
Bana yağmurlar anlattı seni
Ağlamayı kederlenmeyi kim
Bırak...
bir pembe gülümseyiş kalsın dudaklarında
Zülfikar Giriş
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)