Ey; İstanbul yakmalı sokaklarını
Ayrılığı taşıyan ağıtlı, vapurlar kenti
Bütün kalabalığı öksürüklü yollarda
Utanır güneş kendinden yüksek binalardan
Kayıp birer mektubuz sokaklarında...
Birer toz parçasıyız denizlerinin köpüklerinde kaybolan
Oysa Dersimde şimdi boynu bükük kaldı bademlerin
Gidilmeye bekleyen uzak tepelerinde
Sesimiz kaldırım taşlarından çok bu yerde ama
Yerlerde sürüklenen yaprak hışırtısıyız
Bir boyacı çocuğun boğazına düğümlenen
Yarım umut ekmek parası için belki de
Acıklı bir hikayenin kahramanları olarak kaldık
Samandan yapılmış bir hikaye kitabına yazıldık
Ve unutulduk..
O biz, biz, değiliz artık:
Yüzleri benzemez yüzlerimize çocuklarımızın
Soğuk ay ışığında yüzlerimiz ayrık
paylaşmıyor kimse güneşin sıcaklığını:
O biz, biz, değiliz artık:
Yitirilen bir şehir İstanbul
kanatsız uçuyor kuşları
Yapraklara uzansam, dökülür gökyüzü
Hangi mevsimini anlatsam yitik
Ve ömrü yetmez sabaha yıldızların
Hüzünlü rüzgârlar yüzün hangi yönde
Gece çığlıklarla büyür avuçlarımızda
Zülfikar Giriş
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder